Kırım Kongo Kanamalı

Yayınlanma Tarihi: 07.05.2020

Kırım-Kongo kanamalı ateşinde(KKKA)
Kırım-Kongo kanamalı ateşinde(KKKA) etken nedir?
Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirus soyundan virüslerin meydana getirdiği, Bu grup
virüsler, 100 nm (nanometre) büyüklüğünde, Ribonükleik asit (RNA) içeren, heliksel
kapsidli ve zarflı virüslerdir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi nedir?
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA), Nairovirüslerin neden olduğu ateş, cilt içi ve diğer
alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden kene kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda
tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.
İnsanlarda klinik ve subklinik olarak seyreden, kenelerin vektörlük yaptığı ve insanlarda
sendromlar halinde görülen önemli bir enfeksiyondur. İnsanlarda başlıca ensefalitler, kısa
süren ateşli hastalıklar, kanamalı ateşler, poliartrit ile ön plana çıkan sendromlar şeklinde
görülür.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi virusunun kimyasal ve fiziksel etkenlere karşı
duyarlılığı nedir?
Nairoviruslar dayanıksızdır, konakçı dışında yaşayamazlar. Bu viruslar 56ºC’de 30
dakikada inaktive olur, kanda 40 ºC’de 10 gün yaşayabilir, %1 hipoklorit ve %2
gluteraldehite duyarlıdır ve ultravviyole ışınları ile hızla inaktive olur. Ribavirine invitro
duyarlıdırlar.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ilk nerede tanımlanmıştır?
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) ilk kez 1944 ve 1945 yılı yaz aylarında Batı Kırım
steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında
görülmüştür. Hastalığa Kırım hemorajik ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zaire’ de ateşli
bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 ise Kongo virüsu ile Kırım hemorajik
ateşi virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi olarak
hastalık yeniden adlandırılmıştır.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi bugüne kadar hangi ülkelerde tanımlanmıştır?
Hastalık sıklıkla Afrika, batı Asya ile Ortadoğu ve doğu Avrupa'da görülmektedir. Kırım-
Kongo hemorajik ateş virüsünün Bulgaristan, Makedonyada, Pakistan, Irak, Afganistan,
İran, Kosova, Kazakistan, Sahra altı Afrika ülkeleri, eski Sovyetler Birliği, Yugoslavya,
Yunanistan, Arap yarımadası, Dubai, Kuveyt, Çin ve Moritanya’da salgınlar yaptığı
bildirilmiştir.
Bu sendromlardan kanamalı ateşler grubunda yer alan Kırım-Kongo kanamalı ateşi
(KKKA), 2002 yılında bahar ve yaz aylarında bazı illerimizde görülmüş ve Sağlık
Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar neticesinde hastalığın KKKA olduğu doğrulanmıştır.
Bulaşmada aracı olan bir etken var mıdır?
KKKA hayvanlardan insanlara keneler ile bulaşan bir enfeksiyondur. Güney Doğu Avrupa
ve Güney Afrika arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde bulunabildiği gösterilmiştir.
Bu kuşların virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açabildiği düşünülmektedir.
Hyalomma soyuna ait keneler Ülkemizin de içinde bulunduğu çok geniş bir coğrafik
alanda yaşamaktadırlar.

kene
Virüs, sığır ve koyun gibi Hyalomma keneleri için konak olan hayvanlarda belirtisiz
enfeksiyon ve bir hafta kadar süren geçici viremi (kanda virüsün bulunması)
oluşturmasına rağmen, insanlarda hastalığa neden olmaktadır. Küçük memeli
hayvanlarda da viremi ve hafif enfeksiyon oluşup keneler için kaynak oluşturabilmektedir.
Bir bölgede, kenelerin ve keneler kan emdiğinde bulaşmayı sağlayacak kanında virüs
bulunan hayvanların bol olması salgın için önemli bir faktördür.
Hyalomma soyuna ait keneler en etkin ve yaygın olmakla birlikte, 30 kene türünün KKKA
virusunu bulaştırabileceği bildirilmektedir. KKKA virüsunun bazı vektör kene türleri
arasında, transovaryal ve venereal olarak bulaştığı belirlenmiştir. Bu da virusun doğada
dolaşımla korunmasına katkıda bulunabilecek bir mekanizmadır. Henüz ergin olmamış
Hyalomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme
evrelerinde de muhafaza eder.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi virusu insanlara nasıl bulaşmaktadır?
İnsanlar virüsü; Enfekte kenelerin yapışması/kan emmesi sırasında salgıladıkları tükürük
salgısı ile, Enfekte kenelerin çıplak elle ezilmesi sırasında temasla, Viremik hayvanların
kan ve dokuları ile temasla, Viremik hastalarla (kan ve diğer vücut sıvıları)temas ile
olmaktadır.
KKKA virusunun bulaşmasına etken olan kene nedir? yer yüzünde kaç türü
bilinmektedir?
Ülkemizde halk arasında kene, sakırga, yavsı, kerni gibi isimlerle bilinmektedir. Keneler
zorunlu kan emici artropodlar olup dünyanın her bölgesinde yaşamaktadırlar. Keneler
morfolojik olarak diğer artropodlardan farklı olup, vücutları tek bir parçadan oluşmuştur.
Vücudun ön tarafında ağız organelleri yer almaktadır. Günümüzde yeryüzünde yaklaşık
850 kene türü bilinmektedir.
Kene yaşam döngüsü nasıldır?
KKKA sebep olan Hyalloma türü keneler çoğunlukla iki konakta gelişim ve yaşam
döngülerini tamamlar. Larva ve nimfler küçük omurgalılarda (tavşan, kuş, fare. vb)
erginler ise büyük omurgalı hayvanlarda (koyun, keçi, sığır, at, yabani gevişenler, insan,
vb) konaklarlar.

kenenin yasam dongusu

Keneler KKKA hastalığı dışında hayvanlarda ve insanlarda hastalık bulaştırmada
biyolojik rol almakta mıdır?
Evet rol almaktadır. Bilinen hastalıklar;
– Rikettsia (Ehrlichia, Coxiella, Anaplasma)
– Virus (Flaviviridae, Bunyaviridae, Reoviridae, Rhabdoiridae)
– Bakteri (Borrelia, Frncisella, Klebbsiella, Dermatophilus, Staphylococcus)
– Protozoon (Theileria, Babesia, Hepatozoon)
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hangi hayvanlarda görülür ve hastalık belirtileri
nelerdir?
Virüs, sığır, koyun, keçi, tavşan ve tilki gibi hayvanlardan tespit edilmiştir. KKKA virusu
kenelerin konakladığı hayvanlara bulaşmasına rağmen hayvanlarda; bazen hafif ateş
çıkabilir, bunun dışında hastalık belirtisi görülmemektedir. Buna karşılık hayvanlar
hastalığın yayılmasında aracı rol (portör) oynamaktadır.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi salgınlarını etkileyen doğa şartları nelerdir?

pens
kene3
Doğu Avrupa ve Asya’daki Kırım-Kongo hemorajik ateş salgınlarının genellikle insanlar
tarafından oluşturan çevresel şartlara bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Kırım’daki ilk
salgının, İkinci Dünya Savaşı yıllarında kene ile enfekte olmuş bölgelerin tarıma açılması
nedeniyle oluştuğu sanılmaktadır. Daha sonra eski Sovyetler Birliği ve Bulgaristan’ da
olan salgınlarda ise ziraatçılık ve hayvancılıktaki değişmelerin rol oynadığı
belirtilmektedir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hangi mevsimde görülmektedir?
Hastalık mevsimsel özellik göstermektedir. Genel olarak mayıs ve ekim ayları arasında
görülmesine rağmen, değişik aylarda da görülebilir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşi için kimler risk altındadır?
Hastalık için çiftlik çalışanları, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, hayvancılık ile
uğraşanlar, veteriner hekimler, Veteriner sağlık teknisyenleri, akut hastalarla temas
olasılığı bulunan salgın bölgelerde görev yapan sağlık personeli, askerler, kamp yapanlar
risk altındadır.
Kene ısırığında ne yapılmalıdır?
Yapışan keneler ise kesinlikle öldürülmeden, ezilmeden/patlatılmadan ve kenenin ağız
kısmı koparılmadan, bir pensle doğrudan düz olarak, döndürmeden yavaşça çekilip
alınmalıdır. Isırılan yere; bol sabunlu suyla yıkanıp temizlendikten sonra iyotlu
antiseptik(tendürdiyot) sürülmelidir. (şayet sabunlu su bulunmaz
ise alkol içeren mendiller kullanılabilinir).
Çıplak elle keneye temas edilmemeli eğer elle tutulacaksa eldiven
giyilmeli veya naylon bir poşet yardımı ile keneler toplanmalıdır.
Vücuttaki kenelerin üzerine herhangi bir kimyasal madde (alkol,
klonya, gazyağı v.b) dökülmemeli, sigara veya ateş kullanarak
keneler uzaklaştırılmamalıdır. Çünkü bu maddeler kenenin
kusmasına sebebiyet vereceğinden hastalık bulaştırma riskini
artırmaktadır.
Isırılan kişi iki hafta süreyle ateş,yoğun halsizlik, baş ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtiler
yönünden takip edilmesi gerekmektedir. (ateşin 38,3 °C veya üzerinde olması halinde
acilen tam teşekkülü hastaneye başvurulmalıdır)
Cilde yapışmış bir keneye ait resim.
Kan emdikçe zamanla gövdesi kanla dolan kenenin
tutunduğu bölge kızarır ve kaşınır

http://www.kkgm.gov.tr/birim/hay_sagl/Hastaliklar/kkka/kene_01.gif
http://www.kkgm.gov.tr/birim/hay_sagl/Hastaliklar/kkka/kene_03.gif
http://www.kkgm.gov.tr/birim/hay_sagl/Hastaliklar/kkka/kene_04.gif

Kırım-Kongo kanamalı ateşi virüs bulaştıktan ne kadar süre sonra ortaya çıkar?
Kuluçka süresi; virüsün alınma şekline bağlıdır. Kuluçka süresi kene ısırmasından sonra
2-14 gün arasında değişmekle birlikte genellikle 1-3 gündür. Virüsü içeren kan ve diğer
doku ya da atıklar ile temastan sonra genel olarak bu süre 5-6 gündür ve 14 güne kadar
uzayabilmektedir.
Kırım-Kongo kanamalı ateşine yakalanmış insanlarda hastalık belirtiler nelerdir?
İnsanlarda; hastalık ateş, üşüme-titreme yaygın kas ağrıları, bulantı-kusma, ishal, yüzde
kızarıklık, karaciğerde büyüme ve kanama ile kendini gösterir. Ateş, kırıklık, kas ağrısı,
iştahsızlık, baş ağrısı, aşırı duyarlılık, sırt ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bölgesinde
ağrı, bel bölgesinde ağrı gibi belirtiler ile ani olarak başlamaktadır. Bazen bu bulgulara
kusma, karın ağrısı ve ishal ilave olabilmektedir. Gövde ve kol ve bacaklarda cilt içi
kanama görülebilir. Burun kanaması ve değişik alanlarda kanama bulguları bulunabilir.
(Detaylı bilgi için Sağlık Bakanlığı)
Kırım-Kongo kanamalı ateşi nasıl kontrol edilir ve nasıl korunulur?
Tüm enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi KKKA’da da korunma ve kontrol önlemlerinin
alınması çok önemli ve gereklidir.
a- Hasta ve hastanın sekresyonları ile temas sırasında mutlaka koruyucu önlemler
(eldiven, önlük, gözlük, maske vb.) alınmalıdır. Genellikle hava yolu ile bulaşmadan
bahsedilmemektedir. Ancak, kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınılmalıdır. Bu şekilde
bir temasın söz konusu olması halinde, temaslının iki hafta süreyle ateş ve diğer belirtiler
yönünden takip edilmesi gerekmektedir. (ateşin 38,3 °C veya üzerinde olması halinde
acilen tam teşekkülü hastaneye başvurulmalıdır. Hasta olan kişilerin kullandığı
malzemeler ve tuvaletler çamaşır suyu ile dezenfekte edilmelidir
b- Hayvan kanı, dokusu veya hayvana ait diğer vücut sıvıları ile temas sırasında da
gerekli korunma önlemleri alınmalıdır.
c-Kene mücadelesi çok önemli olmakla birlikte oldukça zor görülmektedir. Keneler
yumurta dönemleri hariç diğer biyolojik evrelerinde insanlara hücum ederek kan emebilir.
Hem mera keneleri hem de mesken keneleri gelişmelerini sürdürebilmek ve nesillerini
devam ettirebilmek için konakçılarından kan emmek zorundadırlar; genel olarak da
konakçı spesifitesi göstermezler. Bu nedenle öncelikle konakçılar kenelerden uzak
tutulmalı ve kenelerin kan emmeleri engellenmelidir.
d-Mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınılması gerekmektedir.
Hayvan barınakları veya kenelerin yaşayabileceği alanlarda bulunulması durumunda,
vücut belirli aralıklarla kene yönünden muayene edilmeli; vücuda yapışmamış olanlar
dikkatlice toplanıp öldürülmeli, yapışan keneler ise kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağız
kısmı koparılmadan bir pensle doğrudan alınmalıdır. (Isırılan yer; bol sabunlu suyla
yıkanıp temizlendikten sonra, iyotlu antiseptik sürülmelidir.)

e- Diğer önemli hususlardan birisi de piknik amaçlı olarak su kenarları ve otlak şeklindeki
yerlerde bulunanlar döndüklerinde, mutlaka üzerlerini kene bakımından kontrol etmeli ve
kene varsa usulüne uygun olarak vücuttan uzaklaştırmalıdır. Çalı, çırpı ve gür ot bulunan
yerlerden uzak durulmalı, bu gibi yerlere çıplak ayakla veya kısa giysilerle girilmemelidir.
f- Özelikle kırsal alanlarda dolaşılırken açık renkli vücudu örten elbise ve çizme giyilmeli
veya ayakkabı giyilecekse pantolon paçaları çorap içine alınmalıdır.
g-Hayvan barınakları kenelerin yaşamasına imkan vermeyecek şekilde yapılmalı, çatlaklar
ve yarıklar tamir edilerek badana yapılmalıdır.
h- Hayvan sahipleri ; hayvanların sağım ve kesim zamanını dikkate alarak; hayvanlarını
ve hayvan barınaklarını kene ve diğer dış parazitlere karşı uygun ektoparaziter ilaçlarla
yılda iki kez ilaçlamalıdır.
i- Gerek insanları gerekse hayvanları kene enfestasyonlarından korumak için repellent
olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. (Repellentler; sıvı, losyon,
krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya
elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir. Aynı maddeler hayvanların baş veya
bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca, bu maddelerin emdirildiği plastik şeritler,
hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.)
j- Kenelerin çevrede çok olması halinde; mera, çayır, çalı, çırpı ve gür otların bulunduğu
yerler gibi kenelerin yaşamasına müsait alanlarda, diğer canlılara ve çevreye zarar
vermeden, çok dikkatlice akarisid uygulamalarına başvurulabilir. Genel olarak geniş çevre
ilaçlamaları faydalı görülmemektedir.
k-Açık alanlarda yapılabilecek kene mücadelesi amacıyla, her bir hektara aktif madde
olarak carbaryl ve propoxur hektara 2 kg, deltamethrin ve lambda-cyhalothrin 0,003-0,3
kg, permethrin 0,03-0,3 kg, pirimiphos-methyl ise 0,1-1 kg olarak uygulanabilmektedir
Bakanlığımız il ve ilçe Müdürlüklerince ilkbahar ve sonbahar döneminde olmak üzere yılda
en az iki kez ağıllar ve ahırlarda, hayvan gübrelerinin döküldüğü alanlar, çeşme başları ve
hayvan durakları ile parazitlerin bulunabileceği muhtemel alanlarda pülverizatör ile
ilaçlama yapılmasının yetiştiricilere iyi bir şekilde anlatılması gerekmektedir. Aynı
dönemde büyük ve küçükbaş hayvanların ektoparaziter ilaçlanmanın yapılması, Kene
Mücadelesinde; hayvan yetiştiricileri, Sağlık Bakanlığı, yerel yönetimleri desteğinin
sağlanması sorunun çözümünde zorunluluk arz etmektedir.
Günümüze kadar kullanılan hiç bir mücadele yöntemi (bir kaç sınırlı alan hariç), tam bir
kene eradikasyonu sağlayamamıştır. İnsan ve hayvanlardan kan emen kenelerin sayısını
düşük maliyetlerle kabul edilebilir sınırlara indirilmesi hedeflenmelidir.
Akarisid ile kene kontrolünün başlıca 7 zorluğu vardır
1. Kenelerin yoğun biçimde tarım ve orman alanları içinde yayılmış olması, çevreye zarar
verecek düzeyde akarisid kullanımını gerektirmektedir.
2. Akarisidlerin kenelerin konakları üzerinde tutundukları bölgelere ulaşabilmesi ancak
konağın tüm vücudunun yıkanmasını gerektirmektedir
3. Konak üzerinde bulunmadıkları süre içinde keneler akarisid ilaçların ulaşamayacağı
yerlerde saklanmaktadır.

4. Kenelerin yüksek orandaki üreme yeteneği (3000-7000 yumurta) ilaçlamaların düzenli
bir sıklıkta yapılmasını gerektirmektedir.
5. Kenelerin uygun olmayan çevre koşullarında çok uzun süreler boyunca canlı
kalabilmeleri.
6. Kenelerin konak seçiminde çok alternatifinin olması
7. Akarisid direncinin oluşması
İlk Yayınlama :12.05.2004 Son Günceleme : 21.07.2006